Günlük hayatımızda neredeyse her an bir karar veriyoruz kararlarımızın nerelere varacağını çok da tahayyül etmeden. Bu süreci gençken keyifle okuduğum ‘kendi hikâyeni yarat’ minvalinde yazılan kitaplara benzetiyorum. Bilirsiniz hani; bu kitaplar ilk bölümünde bir senaryo ile başlar, bu bölümün sonunda da karar vermeniz gereken bir dönemeç. A yolunu seçerseniz bambaşka bir senaryo ile devam eder kitap. B yolunu seçerseniz de bambaşka… Sonra bu A ve B yolları da kendi içerisinde iki seçeneğe ayrılarak devam eder ve burada da bir seçim yapmak zorunda kalırsınız. Ve aynı şekilde kitap; okuyanın sürekli bir karar verme sürecinden geçmesi ve bu kararların neticesinde de seçeneklerinin şekillenmesiyle devam eder… Sonunda ne mi olur? Geldiğiniz senaryonun sonunu beğenmediyseniz; ‘ya buna başka türlü karar verseydim ne olurdu’ der ve geri dönüp kitabı baştan ‘diğer seçenekleri deneyerek’ okursunuz… Benim şahsen küçükken geri dönüp dönüp ‘ya başka türlü bir karar verseydim, ya evet yerine hayır/hayır yerine evet deseydim’’ diyerek tüm senaryoları okumuşluğum vardır bu kitaplarda…

 

Gerçek hayatta maalesef ki böyle mümkün olmuyor aldığımız kararlardan geri dönüşlerimiz, ‘yaaa bir de şöyle deneyelim, bu olmadı’ demelerimiz… hele ki bireysel değil de toplumsal etkisi olan bir karar mekanizmasında kararımızla katkı sağlıyorsak… Peki; nedir bu ‘karar verme’nin arkasında yatan bilim?

 

Karar verme karar veren kişinin değerleri ve tercihleri doğrultusunda gerçekleştirdiği zihinsel bir süreçtir ve sonunda çoğunlukla bir tutum ya da davranışla sonuçlanır. Birey karar verirken birçok faktörden etkilenir; karar verene kadar geçen sürenin kısalığı uzunluğu, sosyal norm diye adlandırdığımız birlikte olduğu ya da etrafında olduğu kişilerin neye karar verdikleri, bu bahsettiklerimden etkilenme seviyesini belirleyecek olan ‘bilişsel seviyesi’ ve mizacı, bugüne kadar getirdiği alışkanlıkları… gibi. Bu süreçte de ‘insan evladının ne kadar yanlı ve yanılabilir olduğu’ gerçeğini ve birçok manipülasyona kişinin kendisi fark etmeden açık olabildiğini unutmamak lazım.

 

Bizler biliyoruz ki; problem analizinde ve karar vermede rasyonel düşünüyorsak beynimizin ön kısımları olan prefrontal cortexlerimiz beynimizin diğer bölgelerine göre daha aktif hale gelirken, daha duygu merkezli hareket ediyorsak ise duygu ve motivasyon gibi alanlardan sorumlu limbik sistem daha aktif hale geliyor. Bu da en başta söylediğim gibi geri dönülemeyecek kararlarımızın karar mekanizmasını etkiliyor…

 

Kararlarınızı tüm bu faktörlerin farkında olarak aldığınız, sonuçların da güzelliklerle dolu olduğu bir hafta sonu dilerim…

Eskişehir Web Tasarım