Ebeveynliğin, aile düzeninin, annelik ve babalık özelliklerinin çocuk gelişimi ve psikolojisi üzerindeki etkilerini bilimsel olarak bilmesek de; sezgisel olarak potansiyel etkilerini tahmin edebiliyorsunuzdur. Bilimsel çalışmalardaki ve beyin görüntüleme yöntemlerindeki hızlı gelişmeler sayesinde; ebeveynliğe ve önemine dair sezgisel olarak tahmin ettiklerimizi ya da belki de bugüne kadar hiç tahmin edemediklerimizi gün geçtikçe öğreniyoruz; öğrenerek ilerliyoruz…

 

Büyümek, gelişmek ve olgunlaşmak ayrı kavramlardır… Çocukluk döneminde, özellikle rutin -kronik şekilde olan deneyimler; çocukların beyin büyümesini ve gelişmesini- dolayısıyla da davranış olgunlaşmasını direkt ve dolaylı olarak etkiliyor. Örneğin; Washington Üniversitesi Tıp Fakültesinde yapılan bir araştırma; ‘kaliteli ve destek içeren bakım’ veren ebeveynlerin çocuklarının daha büyük ve sağlıklı beyin yapıları olduğunu bulgulamıştır. Keza, sevgi yoksunluğunun ve ihmalin olduğu ortamda yetişen çocukların beyindeki ‘’duygu-bellek, sinir kontrolü, öğrenme ve otonom sinir sistemi merkezi’’ olarak kabul edilen hippocampus’ün %10 daha küçük olduğunu bulgulamıştır.

 

Ebeveynlerin koşulsuz sevgi ve sosyal destek sunmadığı, fonksiyonu bozuk, mantıklı tabana uymayan ve yıkıcı tutum ve davranışların sıklıkla görüldüğü aile ortamları çocukluktan itibaren beyin gelişimini, dolayısıyla da zihinsel-bilişsel-sosyal gelişimi etkiliyor. Bunun yanında; erişkinlik döneminde de farklı karakter yapılarına bürünmesini ve aynı/benzer bir aile döngüsünü kendi aile ortamında devam ettirmesini sağlıyor.

 

Peki, özet olarak ebeveynlik neleri etkiliyor?

 

Ebeveynlik çocuğun zekâ/entelektüel seviyesini ve eğitimini etkiler…
Önceki paragraflardan da edindiğimiz gibi kaliteli-sevgi ve destek içeren ebeveynliğin, çocukların beyin gelişimini etkilediğini, özellikle öğrenme ve hafıza ile ilgili kısımlarını etkilediğini biliyoruz. Buna ek olarak, çocuklara uygulanan fiziksel şiddet (bir şaplak bile) ve çocukların zekâ testlerindeki başarısızlığı arasında anlamlı ilişki bulgulanmıştır. Yani ebeveynlerinden bedensel müdahale içeren cezalar alan çocuklar zekâ ve diğer bilişsel beceri testlerinde düşük skor yapmışlardır. 
Burada odaklanmamız gereken; herhangi bir istismara, kalitesiz bakıma, ya da ihmale maruz kalan çocukların düşük entelektüel ve bilişsel seviyeye sahip olması, ve bundan dolayı da eğitim hayatlarının olumsuz yönde etkilenmesi muhtemeldir. Bu gibi çocukluk dönemi travmaları; çocuğun sosyal ve duygusal gelişimini de olumsuz yönde etkilediği için; ilerleyen dönemlerde sadece eğitim ve başarısını değil, sosyal ilişkilerini de negatif yönde etkiler. Keza bu da, uzun vadede baktığımızda psikolojik problemleri (depresyon, kaygı gibi) beraberinde getirir.

 

Ebeveynlik erdemli olmayı etkiler…
Çocuklara temel bakım verenlerin tutumları ve davranışları erken beyin plastisitesi (yoğrulabilirlik) sürecinde temel nöral bağları direkt olarak etkiler.
Ebeveynlerin çocuklarının ihtiyaçları olduğu zaman ‘çocukları için’ ‘orada ve hazır’ olmaları bizim fark edebileceğimizden çok çok daha önemli. Araştırmalar; bebeklerin ağlamalarına hızlı cevap verilmesi, sevgi içerikli fiziksel kontak (sarılmak, öpmek gibi) , emzirme, uygun yaşa kadar sarılarak birlikte uyumak gibi fiziksel ve duygusal kontağı barındıran ebeveynlik tutum ve davranışları çocukların yetişkinlik dönemindeki olgunlaşmış erdem gelişimine, empati ve toplumsal hassasiyet algısına olumlu katkılar sağlamaktadır. 
Kısaca sevgi dolu, çocuklarına ve onların ihtiyaçlarına karşı sorumluluk sahibi, empatik ebeveynler çocuklardaki duygusal olgunluğu ve erdem gelişimini destekler. Acımasız, mesafeli ve kritik eleştiriler yapan ebeveynlerin çocuklarının da ilerde acımaz, mesafeli ve kritik yetişkinler olması muhtemeldir.

 

 

Ebeveynlik şiddeti, suçu hatta savaşları etkiler…
‘Şiddet içeren ebeveynlik’ şaplaklardan ciddi darbelere kadar egniş bir yelpazedeki tutum ve davranışları içerir, sadece seviyesi değişir. Çocuk şiddet gördüğü, şiddet içerikli bir ebeveynlik ortamında büyüdüğü zaman, nöral bağları ve beyin gelişimi sağlıksız hem de çok sağlıksız şekilde yapılanır… Kronik şiddet ortamında çocuklar sağlıksız yapılanan beyin gelişimiyle birlikte stres hormonunu aşırı salgılarlar, bu da rasyonel olmayan davranışlar, başkalarına yönelik şiddet, akran zorbalığı ya da şiddete kurban olmaya meyillilik gibi hatalı davranış mekanizmalarını beraberinde getirir. Şiddetin şiddet doğurduğu, bunun da münferit değil de; kolektif olduğu ortamlarda toplumsal şiddetin ve savaşların vuku bulması sürpriz değildir.

 

Ebeveynlik zihinsel ve psikolojik sağlığı etkiler…
Ebeveynin uygun olmayan tutum ve davranışlarından dolayı oluşan çocukluk dönemi travmaları; çocukluk ve erişkinlik döneminde ciddi psikolojik rahatsızlıkların habercisidir (travma sonrası stres bozukluğu, bağlanma bozuklukları, davranım ve duygulanım bozuklukları, gelişimsel gerilikler, sosyal kaygı bozuklukları, anksiyete ve depresyon… gibi)

 

 

Ebeveynlik madde bağımlılığını etkiler…
Araştırmalar negatif aile yaşantısı ile bağımlılık davranışlarındaki artış arasında anlamlı bir ilişki bulmuştur. Bunun sebebi genellikle, aile içerisinde oluşturulmamış ‘güvenli bağlanma’ yoksunluğu, ihtiyaç olan ilgi ve sevgiyi dışarda başka uyaranlarda arama ya da aile ortamında duyulan stres ve acıyı başka bir uyaranla hafifletme dürtüsüdür. Bununla birlikte, madde kullanımı söz konusu olduğunda, çocuklar ve ergenler genellikle anne-babalarının bu konudaki tutum/davranışlarını tekrar niteliğinde kendilerine adapte ederler. Sebebi ne olursa olsun, madde kötüye kullanımının yaşam boyu süregelen problemlerle bireyleri ve toplumu etkilediğini biliyoruz ( fizyolojik sağlık problemleri, duygulanım bozuklukları, obsesyon ve kompulsiyon diye tabir ettiğimiz takıntılar, ciddi finansal sıkıntılar, sorumluluktan kaçınma, ilişkilerin bozulması, kızgınlık-öfke ve şiddet artışı, üretkenlikte sınırlılık… gibi)

 

Ebeveynlik ilişkileri etkiler…
Çocuğun ailesi ile kurduğu bağ ve ilişki kalitesinin, ileriki dönemlerde kurulacak ilişki köklerine hizmet ettiğini artık biliyoruz. Temel bakım veren kişilerle- sevgi ve bağlanma ihtiyacı- üzerine doğamız gereği yapılandırılan bu ilişki, kendi hayatlarımızdaki romantik partnerlerimizle kuracağımız bağlanma ve ilişkiyi de anlamlı ölçüde etkiliyor. Eğer bu bağlanma ebeveyn/temel bakım veren kişi ve çocuk arasında sağlıklı yapılanmamış ise; çocuklar yetişkinlik dönemindeki ilişkilerinde sürekli talep eden, bağımlı, fazla eleştirel, çekinik, güvensiz…vs. olabiliyorlar.

 

 

Ebeveynlik fiziksel sağlığı etkiler…
Aile içerisinde yaşantılanan çocukluk travmaları genellikle ciddi fizyolojik rahatsızlıkların da habercisidir (kanser, ciddi seviyede obezite, kalp rahatsızlıkları, kronik akciğer ve solunum rahatsızlıkları, iskelet yapısı bozuklukları, alerjiler ve otoimmün bozuklukları … vs.).

Maalesef bu tip rahatsızlıkların psikolojik kökenleri çok fazla bilinmese de, halk sağlığı politikası olarak bilgilendirmelerin artması, farkındalığın artması, uzun vadede bu tip rahatsızlıkların toplumda görülme sıklıklarını da azaltacaktır.

 

Ebeveynliğin önemli etkisinin yanında; mizaç-genetik yatkınlık- çevre koşulları ve diğer uyaranlar gibi önemli katkıya sahip ara değişken faktörlerinin önemini de asla yadsıyamayız. Fakat; çocuk istismarını ve ihmalini çok ve çeşitli yöntemlerle önlemek/azaltmak, ebeveynliği ”çerçevemiz dahilinde yapabileceğimizin en iyisi” haline getirmek; fiziksel rahatsızlıkları da önleyerek daha sağlıklı bir kültür ve toplum olunması açısından önemli bir adımdır. Etkili ve kaliteli ailesel/ebeveynlik eğitimlerinin artması, kaliteli psikoterapi programların artması ve bunların hükümet tarafından finanse edilmesi toplum sağlığı açısından oldukça önemlidir.

Psikolog Doktor Gizem Çeviker Beki

(Kaynak: Marianna S.Klebanov & Adam D. Travis (2015) The Critical Role of Parenting in Human Development, görsel sergemaksimov.comdan alınmıştır)

Eskişehir Web Tasarım