Geçen Cuma; arkadaşlarımın ve çocuklarının da olduğu bir iftar yemeğine davetliyim, işten biraz geç çıkmanın ve açlığın da vermiş olduğu koşturmacayla sever adım gidiyorum yemek yiyeceğimiz yere. Malum, okullar da tatil olmuş, bizim çocuklar senenin yorgunluğunu yaz tatili heyecanıyla harmanlamışlar, karneyi de ellerine almışlar, sanıyorum onlardan daha mutlusu yok : ) Neyse efendim, ben varır varmaz tabi bir öpüşme sarılma faslı, sonra çocukların yanına gittim (her birinin elinde tablet- ya da akıllı telefon- fakat bu kısmından şimdi bahsetmeyeceğim). Sevimli bir ses tonuyla ‘’merhaba çocuklar, naber’’ dememle, bizim bıcırıklardan birinin elindekini heyecanla bırakıp, yanıma gelip ‘’bana ne aldın?’’ demesi bir oldu. Ben neden sorduğunu tahmin ederek ama bozuntuya da vermeden şaşkın bir ifadeyle; bir şey almadığımı söyledim; neden bir şey aldığımı düşündüğünü ve neden bir şey beklediğini sordum. ‘’KARNE ALDIM YA’’…

 

       30 seneden fazladır çocuk gelişimi ve psikolojisiyle ilgili araştırmalar gösteriyor ki, sonuç-zekâ-ya da not odaklı olmak ve buna yönelik çalışmak, başarıdan ziyade başarısızlığa sebep oluyor. Çünkü çocuk not-sınav-başarı kaygısına bürünebilirken; bu kaygıya eşlik edebilen negatif duygulanımlar ve beraberinde psikolojik bozukluklar vuku bulabiliyor. Çünkü; süreç yerine sonuca odaklanan bireyler/ebeveynler; çocukların içsel motivasyonlarını teşvik etmektense (yani onların gerçekten çalışmayı istemesini desteklemektense) dışsal motivasyon (yani bunu bir kırbaç gibi düşünebilirsiniz sadece elimizdeki araç kırbaç değil, hoşlarına gidebilecekleri maddi ödül ve hediyeler) ile ‘başarı’ya ulaşmalarını sağlamaya çalışıyor. Fakat gözden kaçan durum şudur ki; içsel motivasyon olmadığı müddetçe; dışsal motivasyon aracını (hediye) ortadan kaldırdığınız zaman davranış söner, yani ortadan kalkar. Kaldı ki, bu süreç çocuklardaki başarı algısını farklılaştırıyor, başarıyı notla- karneyle, herhangi bir sayı değeriyle ölçegelmiş bir aile içerisindeki çocuk, etrafındaki yetişkinler ve tutumları sayesinde yavaş yavaş ilmek ilmek işleniyor başarının not&nicel bir değeri olduğu ve olması gerektiği konusunda… İşin ilginç tarafı şu ki, gözlemlerime dayanarak söylüyorum; karne hediyeleri genellikle küçük yaşlarda ‘’o daha küçük’’ olduğu için alınıyor, çocuğun kafasına karne=başarı=hediye/ödül yerleştiriliyor, sonrasında çocuğumuz büyüdükçe ‘’kazık kadar adam oldun ne hediyesi’’, ‘’bana mı aldın o karneyi’’ hallerine bürünülüyor, buna ek olarak ailenin ‘’nereden geldiğini bir türlü anlamlandıramadıkları (!)  bir de sınav/not/başarı kaygısı ergenlik sürecinde gencimize yapışıyor… insan psikolojisinde tesadüf diye bir şey yok gibi duruyor ne dersiniz?

 

         Ebeveynler ve öğretmenler; karne ya da not üzerinden maddi ödül ve hediyeler sunmaktan ziyade; çocukların istikrarını, stratejilerini, emeklerini takdir edebilirken; öğrenmenin ve çalışmanın, bunun üzerine de başarmanın keyfi üzerine filmler izleyerek/hikayeler anlatarak çocuklarla sohbet edebilir; dolayısıyla da ‘’içsel motivasyon’’ için destekleyici zaman yaratabilirler.

 

Psikolog Doktor Gizem Çeviker-Beki

Eskişehir Web Tasarım